Mobil Öğrenme

1.Mobil Teknoloji

Hücresel sistemler kablosuz haberleşmenin en popüler uygulama alanlarından biridir. Teknolojinin zamanla gelişimiyle hücresel sistemlerde kullanıcı ihtiyaçları ve buna bağlı olarak gerekli bant genişliği ile sunulan servisler artmaktadır. Başlangıçta sadece ses sinyallerini taşımak üzere tasarlanan hücresel telefon sistemleri bugün yerlerini taşınabilir el terminalleri ile kolayca internet erişimine imkân sağlayan gelişmiş mobil haberleşme sistemlerine bırakmıştır. Mobil terminal kullanımında çoğunlukla bilgiye erişimi ve bilgi paylaşımını ön plana çıkaran dinamik platformların oluşturulması hedeflenmektedir. Akıllı telefonlar ve tablet bilgisayarlar sahip oldukları dokunmatik ekranları, kullanıcı dostu grafik arabirimleri, dâhili kameraları ile fotoğraf/video yakalama gibi güçlü multimedya yetenekleri yanında elektronik posta alışverişi yapma ve web sitelerinde gezinme gibi internet servislerinin kullanımına imkân sağlamaktadır. Son yılarda kullanılmaya başlanan görüntülü görüşme,  mobil televizyon, gerçek zamanlı video konferans ve konum tabanlı servisler gibi yeni uygulamaların popülerlik kazanması ile geniş bant mobil haberleşme teknolojilerinin gelişimi abone sayısında yaşanan artışı daha da tetiklemiştir (Soy, Özdemir, Bayrak, 2012).

Dünya genelinde giderek artan cep telefonu kullanımı, birçok iletişim kolaylığını beraberinde getirmiş ve günlük yaşamları önemli ölçüde etkilemiştir. Cep telefonu hayatımıza ilk girdiğinde sadece mobil olma ve iletişimi yaşamın her alanına her saniye taşıyabilmesi özelliği ile ön plana çıkarken, günümüzde bilişim teknolojilerinin gelişmesiyle cep telefonundaki birçok farklı özellikler de dikkat çekmeye başlamıştır (Karaaslan, Budak, 2012).

Günümüzün taşınabilir cihazları, hem iş dünyası hem de son kullanıcılar için geniş bir yelpazede özellikler sunan çok-amaçlı cihazlardır. PDA’ler (Personal Digital Assistant) ve giderek daha geniş bir kategori haline gelen akıllı telefonlar (smart phones), kullanıcıların e-postalarına, anında mesajlaşma yazılımlarına ve metin mesajlaşmalarına izin verdiği gibi Web gezintilerine, ofis uygulamalarına ve daha birçok uygulamaya uygundur. Taşınabilir cihazlar sıklıkla masaüstü bilgisayarda bir eklenti oluşturmaktadır. Seyahatlerde veya ofisten uzak durumlarda yapılan çalışmalar, masaüstü sistemleriyle kolaylıkla eşleştirilebilir. İşte tam bu noktada taşınabilir (mobil) işletim sistemleri (operating system, OS) büyük önem kazanmaktadır (Mobil İşletim Sistemleri, 2013). 

Bireylerin özellikle üniversite gençlerinin hayatında önemli bir yere sahip olan cep telefonları, gündelik iletişimlerini de etkilemektedir. Bazı insanlar her an cep telefonu açık tutarken bazıları kısıtlı olarak kullanımı tercih etmektedirler. Teknolojinin getirdiği yenilikler, gençlerin bu teknolojilere adapte olmalarını sağlasa da, günlük iletişimleri bazı yönlerden olumsuz etkilediği de düşünülmektedir. Gelecekte de iletişim teknolojilerindeki değişim ve yeniliklerin bireylerin yaşam biçimlerini de büyük oranda etkileyeceği düşünülmektedir (Karaaslan, Budak, 2012).

2.Mobil Cihazların Gelişim Süreci

Her geçen gün yeni bir gelişmenin kaydedildiği telekomünikasyon sektöründe, mobil şebekeler üzerinden sadece ses hizmetleri değil, aynı zamanda genişbant veri hizmetleri de rahatlıkla sunulabilir hale gelmiştir. 1. Nesil (1N) olarak ifade edilen analog sistemlerin sadece ses temelli hizmetler sunabilmesi, hizmet kalitesinde sıkıntılar yaşanması, küreselleşememesi ve bu teknolojilerin hizmet çeşitliliğini sağlayamaması sebebi ve sayısal teknolojinin gelişimi ve üstünlüklerinin anlaşılmasıyla, 1N sistemleri zamanla kullanımdan kaldırılarak, 2. Nesil (2N) sistemlerine geçişler başlamıştır. Ancak, kısa bir süre sonra, 2N teknolojisi ile sesin yanında oldukça düşük hızlarda da olsa yapılan veri iletimi, talepler karşısında yetersiz kalmıştır. Bu durum yeni bir kuşağın ortaya çıkmasında itici güç oluşturmuştur. Dolayısı ile mobil şebekelerde sesin yanında hızlı veri iletimini teknik imkanlar dahilinde geliştirme çalışmaları başlatılmış olup 2,5. Nesil (2,5N) diye tabir edilen ve temeli 2N şebekelerindeki veri iletim hızını artırmaya yönelik olan teknolojiler geliştirilmiştir. Bu artışla birlikte 2,5N sistemleri de bazı kullanıcı kesimlerinin ihtiyaçlarını karşılamakta yetersiz kalmıştır. Bu sebeple teknoloji üreticileri yeni bir kuşak olan ve hem ses hem de hızlı veri iletimine imkân sağlayan Üçüncü Nesil (3N) genişbant teknolojisini geliştirmişlerdir (Candan, 2002).

Tamamlanmış olan 3, gelişmekte olan 1 ve ara nesil olan 1 olmak üzere toplam 5 nesilden söz etmek mümkündür. Bunlar 1G, 2G, 2.5G, 3G ve 4G olarak adlandırılan nesillerdir.

Şekil 1. Mobil İletişim Nesilleri (Çalış, Özdemir, 2013).

1G olarak adlandırılan ilk nesil sistemlerde, analog veri akışı kullanılır. 2G olarak adlandırılan ikinci nesil sistemlerde sayısal veri akışı kullanılır. 2.5G olarak adlandırılan ikinci nesil sistemlerde devre anahtarlamalı sistemlere ilave olarak paket bazlı veri iletişimin eklenmesini (GPRS, EDGE) içeren şebekeleri ifade eder. GSM [[2G] ve [2.5G]] kategorisine giren ikinci nesil bir sistemdir. 3G olarak adlandırılan üçüncü nesil sistem ile daha hızlı veri transferi ve bant genişliğinin daha verimli kullanımı mümkün olmuştur. 4G olarak adlandırılan dördüncü nesil sistem ile kapsama alanı başta olmak üzere 3G ile çözülememiş olan sorunların çözülmesi beklenmektedir (GSM, 2013).

Birinci Nesil (1G) Mobil Teknolojiler

Hücresel haberleşmede coğrafi alan çok sayıda hücrelere bölünürken Şekil 2’de gösterildiği gibi her bir hücre içinde baz istasyonu kendisine atanmış kullanıcılar ile kablosuz olarak haberleşir (Soy, Özdemir, Bayrak, 2012).

Şekil 2. Hücresel Haberleşme

Elektromanyetik dalgaların telekomünikasyon aracı olarak kullanılabileceği fikrinin doğuşu ve bu yöndeki çalışmaların başlangıcı, 19. yüzyılın sonlarına rastlamaktadır. Söz konusu çalışmalar, mobil telefonların kullanılmaya başlanmasına yönelik ilk meyvesini, A.B.D.’de 1940’lı yılların sonlarında, Avrupa’da ise 1950’li yılların başlarında tek hücreli analog araç telefonlarının kullanılmaya başlanması ile vermiştir. Bunu izleyen adım, 1970’lerin sonlarında hücresel analog mobil telefonların kullanılmaya başlanmasıyla atılmıştır. Bu sistemler, birinci nesil (1G) analog teknolojiyi kullanmakta olup, kullanıcıların zamanla artan ses kalitesi, kapasite, kapsama alanı gibi ihtiyaçlarına cevap vermekte yetersiz kalması, ikinci nesil (2G) sayısal teknolojiye doğru yol alınmasını zorunlu kılmıştır (Yanık, 2002).

İkinci Nesil (2G) Mobil Teknolojiler

2G sistemleri devre anahtarlama teknolojisini kullandığı için hem devre hem de paket anahtarlamayı kullanan teknolojilere 2.5G adı verilmiştir. Bu ara neslin en önemli temsilcisi olan Genel Paket Radyo Servisi (General Radio Packet Service-GPRS) 2000 yılında piyasaya sunulmuştur. Paket anahtarlama kullanımı ve mobil internete geçişin başlangıcını yapan GPRS, yeni neslin sağlayacağı faydaların habercisi niteliğinde olmuştur (Çalış, Özdemir, 2013).

Hem abone sayısında yaşanan artış hem de kullanıma sunulan servis sayısı, servis kalitesi ve güvenlik açısından hızlı gelişim gösteren dijital özellikte ikinci nesil (2G) sistemler 1990’lı yıllarda başlangıçta sadece ses iletimi için kullanılırken daha sonra kısa mesaj servisi (SMS) ve internet erişimi için veri haberleşmesi amacıyla da kullanılmıştır. 2G için temel standart olan GSM (Global System for Mobile Communications) ilk defa 1991 yılında Finlandiya’da kullanıma sunulmuştur (Soy, Özdemir, Bayrak, 2012).

Üçüncü Nesil (3G) Mobil Teknolojiler

Üçüncü nesil telefonların büyük bir çoğunluğu WAP, Bluetooth, IrDA (Infrared Data Association) gibi iletişim standartlarını da desteklemektedir. Bu standartlardan biri kullanılarak dizüstü bilgisayar (laptop), PC (Personal Computer), avuç içi bilgisayar (PDA) gibi cihazlarla gezgin telefonlar arasında bağlantı kurmak, bir ağa bağlanmak mümkündür. Bu bağlantıdan sonra her türlü veri alışverişi mümkün hale gelmektedir (Aksu, Subaşı, 2005). Çoklu ortam uygulamaları, evrensel mobilite, yüksek kalite, değişken hız seçenekleri ve ses iletimi yerine veri iletimine odaklı mimari 3G’nin sağladığı avantajlardır (Çalış, Özdemir, 2013).

Dördüncü Nesil (4G) Mobil Teknolojiler

Dördüncü nesil mobil telefon teknolojilerine verilen genel addır. Benzer GSM standartları gibi hücresel bir ağ sistemi kullanmakla birlikte üçüncü nesil şebekelerde baş gösteren kapsama alanı ve benzer problemler karşısında daha verimli bir teknolojidir. 3G ve 4G’nin en büyük özelliği, mevcut şebekelerle mümkün olmayan hızlı görüntü transferini mümkün kılmasıdır.

4.Nesil kablosuz teknolojisi ultra yüksek bant genişliği sağlayan mobil iletişim alanının yeni ve hali hazırda son aşamasıdır. Bu neslin en önemli iki temsilcisi Mikrodalga Erişim için Dünya Çapında Birlikte Çalışabilirlik (Worldwide Interoperability for Microwave Access-WiMax) ve Uzun Vadeli Evrim (Long Term Evalution-LTE) adıyla bilinir. 4G’de amaç sabit veri iletim hızı olan 100Mbps’a ulaşmak, uçtan uca hizmet sunmak ve her yerde-kesintisiz haberleşmeyi sağlamaktır (Çalış, Özdemir, 2013).

3.Mobil Cihazların Özellikleri

Genel olarak mobil cihazlarda bağlantı ve yazılımları destekledikleri özelliklere göre önem kazanmaktadır. Bunlardan bazıları şu şekildedir.

GSM (Global System for Mobile Communications)

Global System for Mobile Communications veya kısaca GSM (Türkçe: Mobil İletişim İçin Küresel Sistem), Önceleri Avrupa Telekomünikasyon Standartlar Komitesi’nin Groupe Spéciale Mobile (Türkçe: Mobil İletişim Özel Grubu) isimli alt kuruluşunun ismini taşıyan GSM, daha sonraları sistemin küresel bir çapa ulaşmasıyla yeni adıyla anılmaya başlandı. En yaygın olan cep telefonu standardı olarak 212 ülkede 2 milyardan fazla insan tarafından kullanılmaktadır. En kullanışlı özelliklerinden birisi kullanıcıların aynı hat ile değişik ülkelerden görüşme yapabilmeleridir. Tüm GSM standartları, hücresel ağ kullanır ve dolaşım sırasında bile hücreler arası geçiş yapma kabiliyetine sahiptir. Dolayısıyla teoride, eğer kapsama alanından çıkmazsanız, cep telefonu ile tüm dünyayı telefon konuşmasını kesmeden dolaşmak mümkündür (GSM, 2013). GSM’in en önemli hizmeti ses iletimidir. Ses sayısal olarak kodlanır ve devre anahtarlamalı kipte GSM tarafından iletilir. GSM ses hizmeti yanında veri transferi hizmeti de vermektedir (Kablosuzagsistemleri, 2013).

SMS (Short Message Service)

SMS (İngilizce Short Message Service; Kısa Mesaj Hizmeti), cep telefonu aracılığı ile yazılan mesajın bir cep telefonundan diğer bir cep telefonuna gönderilmesi, mesajlaşması hizmetidir. Kısa mesaj, 2G ile ortaya atılmış ve kullanıcıların aralarında 160 harfe kadar yazılı mesajlar yollamalarına olanak tanıyan bir uygulamadır. 3G’de de desteklenen bu uygulama, yerini çok yavaş bir şekilde MMS’e  bırakmaktadır (SMS, 2013).

Şekil 3. SMS Gönderimi ve Alımı

SMS’ler bir merkeze (SMSC, Short Message Service Center) gönderilir ve cep telefonu alıcısı telefonunu açtığında ulaştırılır. Service Center’ların veri havuzunda yığılmaması için her SMS’in belli bir kullanım süresi vardır: Mesaj belli bir tarihe kadar alınmazsa silinir.

MMS (Multimedia Messaging Service)

MMS, İngilizce Multimedia Messaging Service yani Mobil Çoklu Ortam Mesajlaşma Hizmeti anlamına gelir. Cep telefonu ile fotoğraflı, sesli, animasyonlu ve videolu mesajların yollanmasına olanak tanır. Multimedya mesaj yani MMS teknolojisi sayesinde metnin içerisine resim, müzik ve video dosyaları eklemek mümkün. MMS’in SMS (kısa mesaj) teknolojisine göre en belirgin ve ilgi çekici farkı metinle sınırlı kalmamasıdır. MMS’le dijital kameralardan çekilen veya herhangi bir yolla telefona aktarılan resimler, aynı kalitede gönderilebiliyor. Bunun yanı sıra MMS mesajlara ses ve video eklenebilmesi de mümkündür. Ayrıca kullanıcılar kendilerine gönderilen MMS mesajlarını internet üzerinden görebilmektedir (Multimedya Mesaj, 2013).

WAP (Wireless Application Protocol)

Kablosuz uygulama protokolü (İngilizce: Wireless Application Protocol, WAP) kablosuz iletişim kullanan uygulamalar için kurulmuş uluslararası bir standarttır. En genel kullanımı bir cep telefonu ya da avuç içi bilgisayardan internet erişimi sağlanmasıdır. GSM mobil aboneleri, WAP destekli cep telefonlarıyla kablosuz işaretleme dili (Wireless Markup Language, Wml) ile kodlanmış web sitelerini kullanabilirler.

WAP’ın bant genişliği kısıtlı cep telefonlarına WEB içeriği sunma konusundaki çözümü, aygıtlar, sunucular, diller ve protokolleri kaynaştıran tam bir çözümdür. WAP bir servis veya ürün değildir. WAP, uygulama ve taşıma (dağıtma) standardıdır. WAP standardı, İnternet içeriğini HTML’e yakın bir standart yöntemle WAP uyumlu aygıtlara ulaştırır. Buradaki sorun HTML’in küçük ekranlı aygıtlara pek çok veriyi beraberinde getirmesidir. Bu sebeple WAP yeni bir format tanımlamıştır. WML (Wireless Markup Language-Kablosuz İletişim İçin İşaretleme Dili)’in tasarlanmasındaki amaç hızlı ve verimli içerik dağıtımıdır (Kablosuzagsistemleri, 2013).

GPRS (General Packet Radio Services)

GPRS “General Packet Radio Services” (Genel Paket Radyo Servisleri), Internet’te olduğu gibi “paket” bazlı veri iletişiminin mobil ortama uyarlanmış halidir. Bu teknoloji, GSM altyapısına paralel olarak kurulur ve GSM kapsamı dâhilindeki her yerden erişilebilir. GPRS teknolojisi öncelikle mobil veri iletişiminin hızlı, kolay ve ekonomik şekilde sunulmasını sağlar.

GPRS üçüncü nesil (3G) gezgin haberleşme teknolojisinin önemli bir adımıdır. Paket anahtarlama iletim teknolojisi kullanıldığından dolayı İnternet ve İntranet gibi grupsal trafik için oldukça elverişlidir. Gezgin telefonlarla İnternet erişimini hızlandırmıştır. Ücretlendirme, transfer edilen veri miktarına göre yapıldığından GSM’e göre veri aktarım hizmetlerini ucuzlatmıştır. Daha kısa sürede daha fazla veri transferine imkân sağlamış ve sonuçta gezgin İnternet kullanımının artmasına sebep olmuştur (Kablosuzagsistemleri, 2013).

Bluetooth

Bluetooth™; Ericsson, Nokia, IBM, Intel ve Toshiba tarafından IrDA ve kablolu bağlantılara alternatif olarak geliştirilen kısa mesafede yüksek hızda veri aktarımı sağlayan güvenli bir kablosuz iletişim yöntemidir. Bluetooth ile diğer çözümler arasındaki en belirgin fark, Bluetooth ile birden çok cihazın birbirleri ile aynı anda iletişim kurabilmesidir.

Bluetooth, sabit ve taşınabilir cihazların, birbirlerine kablo ile bağlanmadan haberleşmesini sağlayarak veri ve ses iletişimini kolaylaştıran küresel bir standarttır. Bluetooth radyo yongası (chip) taşıyan cihazlar birbirlerinin görüş doğrultusu dışında olsalar dahi en çok 10 m. mesafede radyo frekansları aracılığı ile haberleşebilirler. Günümüzde bu mesafe bazı cihazlarla desteklenerek 100 m. kadar çıkarılmıştır (Aksu, Subaşı, 2005). Bluetooth ile cihazlar arası dosya paylaşımı, veri, ses ve resim iletişimi, İnternet bağlantısı yapılabilmektedir (TBD, 2013).

IrDA Teknolojisi

Bu kısaltmanın açılımı “Infrared Data Association” anlamına gelmektedir. 1993 yılında, aralarında Hewlett Packard ve IBM’in de bulunduğu yaklaşık 30 firma, kızılötesi ışınlarla veri aktarımını standartlaştırmak için bir araya geldi. İlk standart kızılötesi arabirimi (SIR), 115.2 Kbps’lik aktarım hızına sahipti. Daha sonra Fast Infrared Standard (FIR) geliştirildi.

Bluetooth’a rakip teknolojiler arasında en önemlilerinden biri, bir kızılötesi iletişim standardı olan IrDA (The Infrared Data Association) ’dır. Televizyon ve müzik setlerinin, uzaktan kumanda aletleri ile haberleşmesi IrDa teknolojisi ile sağlanmaktadır. IrDa, Bluetooth’dan daha hızlıdır ancak haberleşecek cihazlar birbirlerini doğrudan görmek zorundadır (Aksu, Subaşı, 2005).

Dect Teknolojisi

1992 yılında Avrupa Telekomünikasyon Standart Enstitüsü (ETSI), Digital European Cordless Telecommunication (DECT) için ETS 300 175 standardını hazırladı. DECT sistemini diğer mobil iletişim sistemlerinden ayıran özellik, merkezi bağlantılarının bir merkezde toplanmasıdır. Kaynakların yönetimi cihazlar üzerinden kontrol edilmektedir. DECT sistemi, temel istasyon ile mobil parça arasında, noktadan noktaya bağlantı mantığı üzerine kurulmuştur.

Günümüz dünyasında, iletişim teknolojisindeki gelişmelere paralel olarak tüketici tercihlerinde de değişiklikler meydana gelmeye başlamıştır. DECT, yüksek ses kaliteli ve güvenlik sağlayan, kablosuz telefonlara özgü uluslararası bir erişim standardıdır. DECT, hattın dinlenmesine karşı yüksek güvenlik sağlamasının yanı sıra kullandığı sayısal (dijital) teknoloji ile parazitleri ve hat karışmalarını ortadan kaldırır ve kullanıcısına mükemmel ses kalitesi sunar. DECT, yüksek trafik yoğunluğu ve kısa mesafe erişimi nedeniyle, mevcut altyapının artan oranda kullanılması açısından uygun bir çözümdür. Kablosuz teknolojiler, kendileri bağımsız çalışacak bir ağ oluşturmayıp, çalışabilmek için telli bir ağa ihtiyaç gösterdikleri ve telli ağların uzantısı gibi çalıştıkları için eski işletmeciler tarafından tercih edilmektedirler (Dect, 2013).

Home Rf  Teknolojisi

HomeRF, genel olarak küçük ofis ve ev ihtiyaçları için düşünülmüş kablosuz erişim standardıdır. 2.4 GHz ISM bandında çalışmaktadır (Kablosuzagsistemleri, 2013). 1999 yılında “Home RF Working Group” kablosuz çözümler üretebilmek amacıyla DECT ve IEEE 802.11 standartlarının bir araya getirilmesidir. Kablosuz İnternet Erişim Protokolü (Shared Wireless Access Protocol-SWAP) olarak adlandırılan çözüm, son kullanıcılara yönelik üretilmiştir.

Home Rf  Teknolojisinin kullanım alanları (Kablosuzagsistemleri, 2013):

• Bilgisayarlar arası kablosuz ağ kurulabilir.

• Evin içinde ve etrafında taşınabilir aygıtlar ile internete bağlanılabilir.

• Çok bilgisayarlı ortamda dosya, modem, yazıcı paylaşımı sağlanabilir.

• Sadece PC uyumlu el setine konuşarak ev elektronik sistemi aktif hale getirilebilir.

EDGE

İngilizcede “kenar; cismin ince tarafı” demektir. Bazen de “uç nokta” anlamında kullanılır: “Cutting edge of the technology” EDGE, basit olarak veri transfer oranlarını ve frekans kullanım verimliliğini yükselterek mobil cihazların yeteneklerinin artmasına olanak sağlar.

EDGE, hücresel haberleşmenin hava arayüzü kısmında sağlanan teknolojik bir gelişme olmasına rağmen mevcut şebekeye yeni radyo taşıyıcıları sağlayan bir sistem olarak da düşünülebilir. Kullanıcıların baz istasyonuna olan uzaklığının, bulunduğu ortamdan dolayı maruz kaldığı zayıflama ve girişimlerin farklı olmasından dolayı hücresel haberleşme sistemlerinin karakteristik bir özelliği olarak her kullanıcı farklı kalitede trafik kanalları üzerinden haberleşir. EDGE, GSM deki bu durumu iyileştirmek için link kalite kontrolü denen bir yöntemi kullanır. Link kalite kontrolü, kanal kalitesine göre verinin korunma derecesini ayarlar; dolayısı ile her kanal için makul bir veri iletim hızı sağlanır (Edge, 2013).

UMTS

UMTS, geniş band çoklu ortam servislerinin kullanımına olanak sağlayan yüksek veri hızlarını desteklemektedir. Hem simetrik hem de asimetrik veri transferine imkân tanıyarak kaynakların verimli kullanılmasını sağlayan, devre ve paket anahtarlamalı servislerin aynı anda kullanımını mümkün kılan ve IP (Internet Protocol – İnternet Protokolü) protokolünü destekleyen bir hizmettir.

UMTS (Universal Mobile Technology System) 3G (3.jenerasyon) mobil telefon teknolojisinin bir çesididir. 3GSM olarak da adlandırılır. 3G teknolojisiyle GSM’in kombinasyonudur. Taşınabilir bilgisayar ve telefon kullanıcılarına dünyanın herhangi bir yerinden paketler halinde ve saniyede 2 megabit’ten yüksek hızlarla metin, ses, video ve multimedya iletimi gibi servisler sunmaktadır (Umts, 2013).

4. Mobil Teknolojilerde Donanım ve Yazılım

Bilgisayarlar ve mobil cihaz uygulamaları arasında yazılım ve donanım açısından farklar vardır. Bunların arasında; Sistem Kaynakları, Bellek Sınırlaması, Güç yönetimi, Görüntü Sınırlaması, Geliştirme Ortamları, İşletim Sistemi sayılabilir. Bunların farkında olarak geliştirilen yazılımlar daha iyi performans göstermektedir.

Sistem Kaynakları

Mobil cihazlarda program tarafından harcanacak enerji, bellek gibi faktörler vardır. Bu faktörler işlemlerin ne kadarının mobil cihazda, ne kadarının sunucu tarafında yapılacağı konusunda karar vermeyi gerektirir. Uygulama, özellikle çalışma sırasında çok fazla veri kullanıyorsa, veri transferi mümkün olduğunca azaltılmalı işlemler mobil cihazda yapılmalıdır. Eğer uygulama daha az veri kullanılarak daha çok işlem gerektiriyorsa, işlemler mümkün olduğunca sunucu tarafında yapılmalıdır. Örneğin büyük bir veritabanında arama işlemi yapılıyorsa bu işlemin sunucu tarafından yapılması, bir müzik dosyası çalınacaksa, çözme işleminin mobil cihazda yapılması daha uygun olmaktadır.

Bellek Sınırlaması

Günümüzde, bilgisayarda bellek miktarı fazla olmasına rağmen mobil cihazlarda daha az olmaktadır. Bu bellek aynı zamanda o an çalışmayan programların saklandığı yer olarak da kullanılmaktadır. Bellek sınırlaması nedeniyle uygulamalar mümkün olduğunca küçük olmak zorundadır.

Güç Yönetimi

Mobil cihazlar bilgisayar donanımlarının kullandığı güçten daha düşük güç ve hızda etkin olarak çalışmak zorundadır. Cihaz hemen kapatılabilmeli ve istendiğinde, tamamen kapalı olsa bile, anında tekrar açılabilmelidir. Sistemin bazı parçaları sistem kapalı görünürken dahi hala çalışabilme özelliğine sahip olmalıdır. İşletim sistemleri sistem boşta iken sistemde kısmi kapanmalar sağlayarak güç tüketimini azaltmalıdır. Mobil cihazın çok iyi bir performansı olsa bile güç tüketimi her zaman göz önünde bulundurulmalıdır.

Görüntü Sınırlaması

Mobil cihazların ekranları normal bir bilgisayarın ekranına göre küçük olduğu için sayfada kullanılacak görseller hem dikkat çekecek şekilde yerleştirilmeli hem de parmaklarla kullanılan bu cihazlarda öğeler arasında geçişi kolay bir şekilde sağlayabilecek özellikte olmalıdır. Mobil cihaz ekranını daha iyi kullanmak için, ekrana gereksiz bilgiler koymaktan sakınılmalı, sade ve anlaşılabilir bir görüntü oluşturulmalıdır.

Geliştirme Ortamları

Mobil geliştirme ortamları PC‘ler için kullanılan geliştirme ortamlarından farklıdır. Genel olarak mobil işletim sistemleri daha az API (Application Programming Interface) sağlar. Doğrudan mobil platform üzerindeki işletim sistemiyle programlama yapılabildiği gibi, başka bir PC üzerinde kurularak çapraz derleyiciler vasıtasıyla mobil cihaz için uygulama geliştirilebilir. Ayrı cihaz üzerinde geliştirilen uygulamalar yine bu PC‘lerde yüklü simülatör veya emülatörler ile test edildikten sonra mobil cihazlara taşınabilirler. Mobil cihaz üzerinde uygulama geliştirilirken klavye ile verilerin ve kodların yazılması cihazın küçük boyutundan dolayı zordur.

5.Mobil İşletim Sistemi

İşletim sistemi; bilgisayar donanımının doğrudan denetimi ve yönetiminden, temel sistem işlemlerinden ve uygulama programlarını çalıştırmaktan sorumlu olan sistem yazılımıdır. Bütün diğer yazılımların belleğe, girdi/çıktı aygıtlarına ve kütük sistemine erişimini sağlar.

Mobil cihazlarla, eğitim alınabilmekte, sosyal ağlara erişilebilmekte; oyun, alışveriş, bankacılık, vb. işlemler gerçekleştirilebilmektedir. Mobil cihazların söz konusu amaçlarla kullanılabilmesi için birçok uygulama geliştirilmektedir. Bu aşamada uygulamaların geliştirileceği işletim sistemlerinin özelliklerinin incelenmesi gerekmektedir. İşletim sistemlerinin pazar payı, uygulama geliştirme dili, XML editörü, geliştirilen uygulamaların pazarlaması süreci, çoklu ortam (multimedia) ürünlerinin görüntülenmesi için flash desteğinin incelenmesi büyük önem arz etmektedir (Işık, Özkaraca, Güler, 2011).

İşletim sistemi yazmak oldukça zahmetli oluğundan günümüze dek sadece birkaç işletim sistemi geliştirilmiştir. Bunlardan bazıları kullanıcı ihtiyaçlarını karşılayamadığından dolayı unutulmuştur. Günümüzde mevcut ve yakın gelecekte de var olmaları muhtemel olan mobil işletim sistemleri Tablo 1 de gösterildiği gibi özellikler bazında karşılaştırılmalı olarak verilmiştir.

Tablo 1. Mobil İşletim Sistemleri (Işık, Özkaraca, Güler, 2011).

Symbian, en basit haliyle PDA ve cep telefonları için geliştirilmiş ve özelleştirilmiş bir işletim sistemidir. Bu işletim sistemi sayesinde cep telefonları çok daha işlevsel kullanabilmektedir. Sistemde. sis ve. jar uzantılı kurulum paketleri kullanılabilmektedir. Iphone işletim sistemi (Iphone Operating System) Apple firması tarafından geliştirilmiştir. Bu işletim sistemi MAC OS (unix türevi) ‘den gelmiştir. Çoklu dokunmaya duyarlıdır. iPhone SDK sayesinde oldukça zengin uygulama ortamı geliştirilebilmektedir. Android işletim sistemi, Google ve Open Handset Allience tarafından kodlanmış Linux İşletim Sistemi tabanlı bir mobil cihaz (PDA ve cep telefonları) için geliştirilmiş açık kaynak kodlu bir işletim sistemidir. Akıllı cep telefonu olarak nitelendirilen cihazlara yönelik bir başka işletim sistemi de Microsoft Windows’un mobil sürümleridir. Görünüşü, bileşenleri ve multimedya desteği itibari ile Microsoft Windows sürümlerinden hiçbir farkı bulunmayan bu sistemde, özel bir paketleme formatı kullanılmaktadır. Paket içindeki, .cab uzantılı çalıştırılabilir dosyalar ile birçok Windows programının Mobil sürümleri kullanılabilmektedir.

Başlangıçta hem işlemci, hem bellek, hem de ekranları bakımından çok zayıf donanımlarla karşımıza çıkan mobil cihazlar, zamanla işlemci güçlerinin artması, bellek boyutlarının büyümesi ve ekranlarının genişlemesiyle bugün oldukça iyi bir noktaya gelmişlerdir (Çamoğlu, Atasever, 2010).

6. Mobil Cihazlar Ve Kullanım Alanları

Başlıca mobil bilişim aygıtları arasında dizüstü bilgisayarları, tablet bilgisayarları, telefonlu cep bilgisayarları, cep bilgisayarları, taşınabilir medya oynatıcıları, MP3 çalarlar ve akıllı telefonlar bulunmaktadır

Cep telefonları (Akıllı telefonlar)

Akıllı telefonlar (smarth phone), Cep telefonu olarak kullanılan cihazlara verilen isimdir. Cep telefonunun sağladığı klasik özelliklere, bilgisayar dünyasının bir ürünü olan PDA’ların özelliklerinin de eklenmesiyle tasarlanan gelişmiş mobil iletişim cihazlarıdır. Akıllı cep telefonunda GPRS yardımıyla doğrudan internete çıkılabilmekte ve web sayfalarına erişilebilmektedir.

Şekil 5. Cep telefonları (Akıllı telefonlar)

Akıllı telefonlar avuç içi bilgisayarlar ile taşınabilir (cep) telefonlarının özelliklerini birleştiren cihazlardır. Akıllı telefonlar kullanıcıların bilgilerini saklamalarına, program yüklemelerine izin vermesinin yanı sıra birer cep telefonu olarak kullanılmaktadır (Mobil İşletim Sistemleri, 2013). Eğitimde mobil telefonların doğrudan kullanımı şu anda çok az kullanıcının yararlanabildiği multimedia mesaj veya yayın şeklinde değil daha çok kısa mesaj servisleri şeklinde olabilir. (Bulun, Gülnar, Güran, 2004).

Cep bilgisayarları (PDA)

Cep bilgisayarları (PDA) temel bilgisayar fonksiyonları, telefon/fax, Internet bağlantısı, ağ bağlantıları gibi işlemleri bir arada toplayan cihazlardır. Tipik bir PDA, cep telefonu, fax aracı, Web gezgini ve kişisel organizasyon cihazı olarak kullanılabilir. Dizüstü bilgisayarların aksine, birçok PDA kalem tabanlıdır ve bir klavye yerine bilgi girişinde “sylus” ismi de verilen bir kalem kullanır ve el yazısı kullanılmasına ve bunların tanınmasına uygundur. Ayrıca birçok PDA sesli komutlarla yönetilebilmektedir. PDA’lerin üzerinde klavye barındıran modellerine “datapad” ismi verilmektedir (Mobil İşletim Sistemleri, 2013).

Şekil 6. Cep bilgisayarları (PDA)

El bilgisayarları işletim sistemi olarak üç ana kategoride incelenebilir. Bunlar Windows CE, PalmOS ve Linux işletim sistemleridir. Günümüzde yaygınlık açısından bakıldığında PalmOS öncü durumdadır. Ancak Microsoft’un Windows CE için ciddi yatırım yapması nedeniyle pazar payını arttırmaya başlamıştır. Linux ise özgür yazılım felsefesiyle kendisine yavaş ama güvenli gelişen bir ortam oluşturmuştur. Hem lisans ücreti olmaması, hem de daha düşük donanım ihtiyaçlarıyla ciddi bir alternatif oluşturmaktadır (Bulun, Gülnar, Güran, 2004).

Tablet bilgisayarlar

Tablet PC’ler üzerlerinde LCD ekran barındıran ve PDA’lardaki kalemlere benzer kalemlerle giriş yapılabilen taşınabilir bilgisayarlardır. Sahip oldukları dönebilen ekranları sayesinde hem dizüstü hem de tablet pc olarak kullanılabilmektedir (Mobil İşletim Sistemleri, 2013). Tablet bilgisayarlar Windows XP tablet PC sürümü gibi özelleştirilmiş işletim sistemleri ile çalışmaktadırlar. Güçlü teknik özelliklere sahip, küçük boyutlarda olan bilgisayarlardır. Tabletler bilgisayarlar ile dijital kalem kullanılarak ekran üzerine notlar alınabilmektedir. Aynı zamanda, ses tanıma özellikleri sayesinde kullanıcının söylediği metin yazıya dökülebilmektedir.

Şekil 7. Tablet bilgisayarlar

Dizüstü Bilgisayarları

Bu cihazlar birkaç gruba ayrılabilir: büyük boyutlu, ince ve hafif, mini ve yarı dizüstü bilgisayarlar gibi. Bazı dizüstü bilgisayarlar standart bir cihaza göre daha fazla darbeye ve suya dayanabilecek şekilde tasarlanmıştır. Bu cihazların işlemci kapasiteleri, boyut ve ağırlıkları gibi mobil cihazları arasında en büyük olanlarıdır (Yomralıoğlu, Döner, 2005).

Şekil 8. Dizüstü Bilgisayarları

E-Reader

“e-kitap Okuyucu” veya ingilizce “e-book reader” olarak adlandırılan bir cihazdan ibarettir. Temel amacı e-kitapları okumak olan bu cihazlar bu iş için üretilmişlerdir. Bu cihazların pili çok uzun süre dayanmakta olup ek olarak gözü yormayan ekran teknolojileri (e-ink) sayesinde basılı bir kitabı okumaktan pek bir farkı da yoktur. Dahili diskleri sayesinde yüzlerce kitabı taşımak mümkündür. Ayrıca mp3-çalar özelliği sayesinde de kitap okurken müzik dinlemek oldukça kolay hale gelmektedir.

Şekil 9. E-Reader

7. Mobil Öğrenme

Yaşamın başlangıcından sonuna kadar devam eden öğrenme günümüzde yer ve zaman bağımsızlığını bir ihtiyaç haline getirmiştir. Yaşamın hızı, öğrenme ihtiyacı ile birleşerek mobil öğrenme (m-öğrenme) kavramının oluşmasını sağlamıştır. Bilgisayar, mobil cihaz ve internet teknolojilerindeki hızlı gelişmelerle birlikte ortaya m-öğrenme kavramı çıkmıştır. M-öğrenme ile yer ve zamandan bağımsız öğrenme biçimi ifade edilmektedir (Arıcı, Bal, 2011).

Şekil 10. Mobil Öğrenme

Günümüzde cep telefonu, mobil internet ve mobil yaşam kavramları özellikle son yıllarda sürekli bilişim teknolojileri dünyasının gündeminde bulunmaktadır. Teknolojik gelişmelerin 2000‘li yıllarda hız alması, ofis ve ev ortamlarında, sanayide, sağlık hizmetlerinde ve benzeri alanlarda insanların hayatını kolaylaştırmaktadır. Bu gelişmeler aynı zamanda eğitim alanında da görülmeye başlamıştır. Mobil teknolojilerin kullanımı, eğitime yepyeni bir boyut ve potansiyel kazandırarak, yaşamın bir parçasıymış gibi farkında olmadan ihtiyaç anında her yerde öğrenme sağlamaktadır. Öğrenme, bir döneme özgü değil, yaşam boyu devam eden bir süreçtir. İhtiyaç duyulan her zaman ve her yerde mevcut olması gerekir. Geleceğin öğrenme teknolojileri ve yöntemleri sayesinde toplumun her ferdi birer sürekli öğrenci durumundadır. Bunun sonucu olarak, hem iş hayatında, hem de kişisel yaşamda bu teknolojiler ve yöntemler öğrenme sürecine katkıda bulunup bireysel gelişimi sağlamada etkin rol oynayacaktır (Vural, 2002).

Mobil öğrenme, genel olarak öğrencilerin öğrenme ihtiyaçlarını kablosuz mobil iletişim teknolojisi ve araçları (mobil telefon, PDA, paket PC gibi) ile diğer öğrencilerle iletişimi kullanarak her zaman her yerde öğrenebilmesi demektir (Chen, Gao, 2008). Mobil öğrenme; mobil cihazlar ve akıllı kullanıcı ara yüzleri tarafından desteklenen öğrenmedir. Günümüzde mobil cihazların depolama kapasitelerinin ve ekran boyutlarının yanı sıra kablosuz bağlantı hızlarının önemli ölçüde arttığı görülmektedir. Mobil cihazlar ile donatılmış öğrencilerin öğrenme etkinliklerini her zaman ve her yerde gerçekleştirebilmektedir. Cep telefonları, iletişim kurma, resim çekme, video klip çekme, e-mail yazı ve resim gönderme, internete bağlanma, oyun oynama ve dosya indirme için kullanılmaktadır (Chatti, Srirama, Kensche, Cao, 2006).

Mobil öğrenme; geleneksel öğrenme yönteminin ulaşamadığı yerlere ulaşır. Öğrenme daha çok kullanıcı merkezlidir. Öğrenme ihtiyacını belirleyen başka bir araçla birlikte çok iyi çalışır. Öğrenme esnasında motivasyonu ve ilgiyi arttırır. Mobil öğrenme işbirliği ve iletişimi kolaylaştırmak için kullanılabilir, öğretmen merkezli sınıf öğretimini öğrenci merkezli eğitim tarzı ile değiştirebilir. Öğrenme işlemini daha hızlı, daha kolay, daha çekici ve daha kabul edilebilir hale getirebilir (Howell, Lee, 2007).

Mobil öğrenme pek çok şekilde tanımlanabilir. Kimileri için “mobil öğrenme”, PDA (Kişisel mobil ajanda) ve cep telefonunu; kimileri için iPod ve ortam yürütücüsünü ve hatta kimileri için dijital fotoğraf makineleri ve USB aygıtını bile akla gelmektedir. Fakat genellikle görünen o ki, pek çok insan en yeni portatif araçları kullanarak mobil öğrenim ile ilişki içindedir. Bu durum, mobil öğrenim uygulamasının bazı eğitimcilere gözdağı vereceği, bazılarına ise daha cazip geleceği beklentisine neden olmaktadır Low, O’Connell, 2006, October).

Mobil Öğrenme öğrenenlere sınıf dışında sınıfa bağımlı kalmadan cep bilgisayarı – PDA (Personal Digital Assistant) veya cep telefonu ile eğitim olanağı sağlamaktadır (Seppala, Alamaki, 2003).  Dizüstü veya tablet bilgisayarlar, PDAlar, gelişmiş telefonlar veya mesaj alabilen hücresel telefonlar gibi taşınabilir donanımlar kullanılarak yapılan öğrenme şekli m-öğrenme, bir başka ifadeyle mobil öğrenme olarak adlandırılır.

Teknolojik bakış yerine kullanıcı açısından bakıldığında ise m-öğrenme, örneğin öğrenciler için okula giderken otobüste sınavlarına çalışmak, doktorlar için hastanede bulundukları boş anlarında bilgilerini yenilemek, dil öğrencileri için dil yeteneklerini yoldayken geliştirmek gibi olanaklar; esnek, verimli ve daha kullanışlı bir öğrenme sağlayacak yenilikler anlamına gelmektedir. Bu özellikler de dâhil edildiğinde m-öğrenmenin tanımı şu şekilde genişletilebilir: Öğrencinin, öğrenme işini önceden belirlenmiş,  sabit mekanlarda gerçekleştirmediği her türlü öğrenme veya öğrencinin mobil teknolojilerin getirdiği fırsatlardan yararlanarak gerçekleştirdiği öğrenme işi m-öğrenme olarak tanımlanabilir (Kış, 2006).

M-öğrenme belli bir ağ bağlantısı ve öğrenme sistemi altyapısı ile çalışır. Herhangi bir anda, herhangi bir yerde, istenilen bilgiye ulaşılabilmesinin sağlanmasının yanında bireysel veya birlikte öğrenmeyi de desteklemesi sayesinde amaca ve hedef kitleye uyarlanabilir eğitim verilebilir. Öğrenme ayarlarının esnek bir şekilde düzenlenebilmesini mümkün kılar. Öğrenme sürecine sorumluluk olgusunu katar, hem bireysel hem birlikte öğrenmeyi destekler, öğrencilerin öğrenme sürecindeki ilerlemelerinin izlenmesini ve değerlendirilmesini kolaylaştırır (Laroussi, 2004).

İlerleyen teknoloji ile zaman ve mekân kavramı olmadan, her zaman ve her yerden eğitim olanağı sağlayan mobil öğrenme, günümüzde uygulanmakta olan uzaktan eğitimin etkinliği ve verimliliğini artıran en önemli ilerleme olarak karşımıza çıkmaktadır. Bilgiye daha hızlı erişmenin amaçlandığı günümüz teknolojisinde mobil cihazların hayatımızdaki önemi gittikçe artmaktadır (Işık, Özkaraca, Güler, 2011).

Teknolojik ve mali açıdan gelişmiş ülkelerde mobil teknolojilere dayalı araştırma ve uygulamalar halen devam etmektedir. Bu çalışmalar, doğrudan PDA gibi mobil aygıtlara dayalı; ya da mobil telefonlar ile WAP, SMS gibi araçlar kullanılarak daha küçük ölçeklerde gerçekleşmektedir (Çuhadar, Odabaşı, 2004).

Mobil Öğrenme Sistemlerinin Genel Bir Sınıflandırması

Mobil Öğrenme Sistemleri; Mobil cihazlara, iletişim teknolojilerine, öğrenci ve öğretmen arasındaki iletişime, konuma, bilgi ve bilgiye erişime göre sınıflandırılabilir.

Şekil 11. Bir Mobil Öğrenme Sistemlerinin Genel Bir Sınıflandırması (Georgieva, Smrikarov, Georgiev, 2005).

Mobil cihazın türü göre:

Notebooklar, Tablet pcler, pdalar, cep telefonları yada akıllı telefon;

İletişim teknolojilerine göre: 

GPRS, GSM, IEEE 802.11, Bluetooth, kızılötesi

Öğrenciler ve öğretmenler arasındaki iletişime göre:

Senkron eğitimi destekleyen sistemler: Bu sistemler öğrencilere öğretmenleri ve diğer öğrencilerle gerçek zamanlı iletişim kurma yeteneği verir. Daha sıklıkla bunlar için sesli iletişim ve anlık sohbet için tercih ediliyor. Daha nadiren de görüntülü iletişimde kullanılmaktadır.

Asenkron eğitimi destekleyen sistemler: Bu sistemlerde öğrenciler öğretmenleri ve diğer öğrencilerle gerçek zamanlı iletişim kuramaz.  Daha çok asenkron bilgi iletimi için e-mail ve/veya kısa mesaj servisi kullanılmaktadır.

Konuma göre:

Kampus içi: Üniversite, okul ve şirket içinde kampüs içi sistemlere erişilebilir. Bu sistemlere dizüstü bilgisayarlar yada tablet PC’ler ve eğitim enstitüsünün kablosuz ağından tipik olarak erişilir.

Kampüs dışı: Üniversite, okul ve şirket dışında kampüs dışı sistemlere erişilebilir.  Bu sistemlere erişim uzak mesafelere kablosuz erişim desteği olan ve tablet PC ve dizüstü bilgisayarlardan daha fazla mobilitesi olan cihazlar olarak bilinen PDA’lar, cep telefonları yada akıllı telefonlar ile gerçekleştirilir.

Bilgiye göre:

Eğitimsel teknolojilerin sınavları, eğitim malzemelerini ve yönetimsel servis ile beraber kullanıcılar ve yöneticilerin sürekli internette çevrim içi olması gerekir. Sürekli internette çevrimiçi olup mobil eğitim sistemlerinin ve mobil cihazların kullanımı için kullanıcılarının eğitimsel malzemelerini (testler, sözlükler vs.) gibi yenilemesi gerekir. Ayrıca bu sistemlerde eğitim süreçleri hakkında (ders programında değişiklik, sınav notları vs.) tüm öğrencilere yada öğrenci gruplarına kısa mesajlar gönderebilir. “Mobile Quest” bu sistemlere örnektir.

Erişime göre:

Çevrimdışı (Offline): Çevrimdışı eğitimin avantajları; hız, maliyet ve daha çok mekan bağımsızlığı sağlamasıdır. Herhangi bir bilgiye erişim anında, bilgiler doğrudan cihaz üzerinden geldiğinden, çok hızlı gelmektedir. Ayrıca bir bağlantı söz konusu olmadığı için, bağlantı ücreti ve maliyet de yoktur. Mekan bağımsızlığının daha çok olmasının sebebi ise kapsama alanı gibi bir problem olmamasıdır (Bulun, Gülnar, Güran, 2004).

Çevrim içi (Online) : Çevrimiçi eğitimin de önemli avantajları mevcuttur. Bunları da güncellik, teorik olarak sınırsız bilgi ve senkron eğitim imkanı şeklinde sıralanabilir. Burada en önemli konulardan birisi fayda/maliyet analizini uygun şekilde yaparak ihtiyaca göre bu imkanı kullanmaktır. Ancak gelecek yıllarda mobil cihazlarla sürekli çevrimiçi kalmanın maliyetinin çok düşük olacağı beklenmektedir. Bu sayede 24 saat çevrimiçi olduğu halde kullanıcılar eğer hiç veri alışverişi yapmazlarsa hiç ödeme de yapmayacaklardır (Bulun, Gülnar, Güran, 2004).

E-Öğrenme standardına göre:

Desteklenmiş: Bu gruba e-öğrenme standartlarını destekleyen ve mobil öğrenme için bir modüle sahip olan bazı e-öğrenme platformları (Blackboard) eklenebilir.

Desteklenmemiş: (SCORM, AICC, v.b.) Günümüzde mobil eğitim sistemlerinin ana parçası (Mobil Eğitim Platformu, WELCOME, Üniversite Mobil Portalı v.b.) bu gruplara aittir.

Mobil Öğrenmenin Avantajları

Mobil öğrenmenin internet tabanlı uzaktan eğitime getirdiği avantajlar vardır. Bunlar;

Yaşam Boyu Öğrenme: Bilginin miktar olarak çok büyük bir hacime, değişim ve dönüşüm hızına sahip olması “Yaşam Boyu Öğrenme” kavramının önemini bir kat daha artırmıştır. Bilginin çok büyük bir hacime sahip olması onun insan zihnine kaydedilmesini güçleştirirken; diğer yandan bu kayıt işlemi yapılsa dahi sürekli ve hızlı değişimin bir sonucu olarak insanın gereksinim duyduğu bilgi de değişmektedir. Bu aşamada çözüm, değişim kadar esnek, hızlı ve pratik araçlarla yeni bilgileri öğrenene en kolay şekilde kazandırmaktır (Barkan, 1994).

Farkında Olmadan Öğrenme: Öğrenciler farkında olmadan yaparak ve yaşayarak öğrenir. Bireye yaşamın içinde, yaşamın bir parçasıymış gibi gerekli bilgileri ulaşmakta ve birey bir öğrenme ortamının sıkıcı şartlarından uzaklaşarak farkında olmadan gerekli bilgileri öğrenmektedir.

İhtiyaç Anında Öğrenme: Bilginin daha kolay ve kalıcı bir şekilde öğrenilebilmesini sağlar.

Zaman ve Mekan Bağımsız Öğrenme: Kullanıcılar istedikleri zaman, istedikleri yerden eğitim alabilmekte, böylece sınıf zamanına bağlı kalmadan ve kendi öğrenme hızlarında çalışabilmektedirler (e-enstitu,  2013).

Yer ve Şartlara Göre Ayarlanan Öğrenme: Yer ve şartlara göre ayarlanan öğrenme imkanı ile daha kalıcı öğrenebilme imkanı sunar (e-universite, 2013). Günün herhangi bir anında, veya belirli bir mevsimde ihtiyaç duyacağımız bilgiler diğerine göre farklılık gösterebilir. Aynı şekilde bulunduğumuz yer de aynı konuda farklı bilgilere ihtiyaç duymamızı gerektirebilir. Örneğin tarih konusuna özel ilgimiz varsa veya tarih dersine çalışıyorsak, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde bulunduğumuzda mobil cihazımıza bu bölgeyle ilgili tarih bilgileri, Çanakkale’de bulunuyorsak Çanakkale ile ilgili bilgiler gelebilir (Barkan, 1994).

Kaynakça

Aksu, M., & Subaşı, A. (2005). Üçüncü nesil (3G) gezgin telefonlar için uygulama geliştirme. Kahraman Maraş Sütcü İmam Üniversitesi Fen ve Mühendislik Dergisi, 8(2), 53-61.

Arıcı, N., & Bal, Y. (2011). Mobil Öğrenme Materyali Hazırlama Süreci. Bilişim Teknolojileri Dergisi, 4(1).

Barkan, M., (1994). Eğitim İletişiminin Kavramsal Temelleri ve İşlevleri, Anadolu Üniversitesi İletişim Bilimleri Fakültesi Yayınları, Eskişehir.

Bulun, M., Gülnar, B., & Güran, M. S. (2004). Eğitimde mobil teknolojiler. The Turkish Online Journal of Educational Technology–TOJET, 3 (2), 165, 169.
http://www.tojet.net/articles/v3i2/3223.pdf

Candan, M., M. (2002). Üçüncü Nesil Mobil Haberleşme Sistemleri İçin Türkiye’de Uygulanacak Frekans Bandı. Lisans, servisler, Uygulamalar ve Ülkemizdeki Durumu, Telekomünikasyon Kurumu, Ankara, Uzmanlık Tezi, 127s.

Chatti, M.A., Srirama, S., Kensche, D. & Cao, Y. (2006). Mobile Web Services for Collaborative Learning. Proceedings of the 4th International Workshop on Wireless, Mobile and Ubiquitous Technologies in Education (WMUTE 2006), November 16-17, Athens, Greece.

Chen, Y., Gao, Y. (2008). Research on Mobile Learning Based on 3G Technology. Seventh International Conference on Web-based Learning. China.

Çalış, K., & Özdemir, S. (2013). Yeni Nesil Mobil Genişbant Teknolojileri ve Türkiye. Akademik Bilişim, Akdeniz Üniversitesi http://ab.org.tr/ab13/bildiri/275.pdf

Çamoğlu, K., Atasever, V. (2010). Mobil Programlama, Kodlab Yayın Dağıtım Yazılım, 1.Baskı, Türkiye.

Çuhadar, C., & Odabaşı, F. (2004). “Mobil Teknolojilerin Eğitimde Kullanımı”, Dijital yayın. Anadolu Üniversitesi Eğitim Fakültesi,
http://home.anadolu.edu.tr/~fodabasi/doc/ty6.swf

Dect (2013). elektrik.gen.tr web sitesinden 26 Eylül 2013 tarihinde
http://www.elektrik.gen.tr/teknik-içerik/ dect adresinden erişildi.

Edge (2013). edge.nedir.com web sitesinden 26 Eylül 2013 tarihinde
http://edge.nedir.com/ adresinden erişildi.

e-universite (2013). www.e-universite.com.tr web sitesinden 26 Eylül 2013 tarihinde http://www.e-universite.com.tr/e-universitenin-avantajlari adresinden erişildi.

e-enstitu (2013). www.e-enstitu.net web sitesinden 26 Eylül 2013 tarihinde
http://www.e-enstitu.net/docs/brosur.pdf adresinden erişildi.

Georgieva, E., Smrikarov, A., Georgiev T., (2005). A General Classification of Mobile Learning Systems, International Conference on Computer Systems and Technologies.

GSM (2013). Wikipedia web sitesinden 26 Eylül 2013 tarihinde
http://tr.wikipedia.org/wiki/GSM adresinden erişildi.

Howell, J.D. & Lee K.T. (2007). M-learning: Finding a place for mobile technologies within tertiary educational settings. School of Mathematics, Science and Technology Education Queensland University of Technology. Singapore.

Işık, A. H., Özkaraca, O., & Güler, İ. (2011). Mobil Öğrenme ve Podcast. XII. Akademik Bilişim Konferansı Bildirileri.

Kış, M. (2006). “Rfid Ve Scorm Tabanlı, Kullanıcı Uyumlu Mobil Öğrenme Sistemi Gerçekleştirimi”, Yüksek Lisans Tezi, Ege Üniversitesi – Fen Bilimleri Enstitüsü, İzmir.

Laroussi, M., 2004, “New E-Learning Services Based On Mobile And Ubiquitous Computing”, Ubi-Learn Project, Calie 04, International Conference on Computer Aided Learning in Engineering Education.

Low, L., & O’Connell, M. (2006, October). Learner-centric design of digital mobile learning. In Proceedings of the OLT Conference (pp. 71-82).

Kablosuzagsistemleri, (2013). hbogm.meb.gov.tr web sitesinden 26 Eylül 2013 tarihinde http://hbogm.meb.gov.tr/modulerprogramlar/kursprogramlari/elektrik/moduller/kablosuzagsistemleri.pdf adresinden erişildi.

Karaaslan, İ. A., & Budak, L. (2012). Üniversite Öğrencilerinin Cep Telefonu Özelliklerini Kullanımlarının ve Gündelik İletişimlerine Etkisinin Araştırılması Research on the Use of Mobile Phone Features by University Students and Its Impact on Their Communication Practices in Everyday Life. Journal of Yasar University, 26(7), 4548-4525.

Mobil İşletim Sistemleri (2013). www.ceplab.com web sitesinden 26 Eylül 2013 tarihinde http://www.ceplab.com/makale/mobil-isletim-sistemleri/ adresinden erişildi.

Multimedya Mesaj (2013). Wikipedia web sitesinden 26 Eylül 2013 tarihinde
http://tr.wikipedia.org/wiki/Multimedya_mesaj adresinden erişildi.

Mutlu, M.E., Yenigün, H.U. ve Uslu, N., (2006). “Açıköğretimde Mobil Öğrenme: Açıköğretim E-Öğrenme Hizmetlerinden Mobil Bilişim Aygıtlarıyla Yararlanma Olanaklarının Değerlendirilmesi”, Bilgi Teknolojileri IV & Akademik Bilişim, Pamukkale Üniversitesi.

Seppala, P.& Alamaki, H. (2003) “Mobile Learning in teacher training, Journal of Computer Assisted Learning”, Vol:19, pp 330-335.

SMS (2013). Wikipedia web sitesinden 26 Eylül 2013 tarihinde
http://tr.wikipedia.org/wiki/SMS adresinden erişildi.

Soy, H., Özdemir, Ö., & Bayrak, M. (2012). Gelecek Nesil Mobil Haberleşme Sistemleri: 3G, 4G ve Ötesi. Akademik Bilişim, Uşak Üniversitesi.

TBD (2013). www.tbd.org.tr web sitesinden 26 Eylül 2013 tarihinde
http://www.tbd.org.tr/usr_img/cd/kamubib15/raporlarPDF/RP4-2009.pdf
adresinden erişildi.

Umts (2013). umts.nedir.com web sitesinden 26 Eylül 2013 tarihinde
http://umts.nedir.com/ adresinden erişildi.

Vural, H. (2002). Uzaktan Eğitimle Yürütülen Eğitim Programlarının Değerlendirmesi. Açıköğretim Fakültesi 20. kuruluş yılı nedeniyle, uluslararası katılımlı Açık ve Uzaktan Eğitim Sempozyumu.

Yanık, D., (2002). “Üçüncü Nesil (3g) Mobil Telekomünikasyon Sistemleri Ve Türkiye’de UMTS Lisanslarının Verilmesine Yönelik Çalışmalar.” Telekomünikasyon Ekseni, Sayı: 416. http://www.emo.org.tr/ekler/7f520a55897b35e_ek.pdf?dergi=341

Yomralıoğlu, T., Döner, F. (2005). Mobil GIS: Gezici Coğrafi Bilgi Sistemleri ve Uygulamaları. Jeoinformasyon ve Arazi Yönetimi Dergisi sayı 93.